Miras Hukuku, bir gerçek kişinin ölümünden sonra ona ait malvarlığı değerlerinin ve özel hukuk ilişkilerinin kimlere, ne şekilde intikal edeceğini düzenleyen özel hukuk dalıdır. Bu hukuk dalının temel kaynağını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) Üçüncü Kitabı olan “Miras Hukuku” bölümü oluşturmaktadır. Söz konusu düzenlemeler, TMK’nın 495 ila 683. maddeleri arasında yer almakta olup; ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun ile birlikte uygulanmaktadır.
Miras Hukuku’nun temel amacı, mirasbırakanın (murisin) ölümünden sonra, geride bıraktığı malvarlığı üzerinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları önlemek ve mirasın hak sahipleri arasında adil ve hukuka uygun biçimde paylaşımını sağlamaktır.
Miras, bir gerçek kişinin ölümüyle birlikte, ona ait olan ve mirasçılara geçebilecek tüm özel hukuk ilişkilerini ifade eder. Bu malvarlığı bütünü, tereke olarak adlandırılır. Mirasbırakan (muris), mirası bırakan ölmüş gerçek kişidir. Hukukumuzda yalnızca gerçek kişilerin miras bırakabileceği kabul edilmiştir; zira ölüm yalnızca gerçek kişilere özgü bir hukuki sonuç doğurur.
Mirasçılar, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar olmak üzere ikiye ayrılır:
Tereke, mirasbırakanın ölüm anında sahip olduğu ve hukuken devredilebilir nitelikteki tüm özel hukuk ilişkilerini içerir. Ancak, mirasbırakanın şahsına sıkı sıkıya bağlı hak ve borçları (örneğin nafaka alacağı, evlenme vaadi, şahsi hizmet borçları vb.) terekeye dahil edilmez; çünkü bu tür haklar mirasbırakanın ölümüyle sona erer.
Ölüme bağlı tasarruflar, mirasbırakanın ölümünden sonra sonuç doğurmak üzere yaptığı irade beyanlarıdır. Türk Medeni Kanunu, ölüme bağlı tasarrufları vasiyetname ve miras sözleşmesi olarak ikiye ayırmıştır (TMK m.514 vd.).
Miras Hukuku, sadece mirasçılık ilişkisini düzenlemekle kalmaz; aynı zamanda mirasla ilgili uyuşmazlıkların çözüm yollarını da içerir. Bu kapsamda uygulamada sıkça karşılaşılan başlıca hukuki meseleler şunlardır:
Sonuç olarak, Miras Hukuku, bireylerin ölüm sonrası malvarlıklarının hukuken düzenli şekilde intikalini sağlayarak hem miras bırakanın iradesine saygı gösterilmesini, hem de mirasçıların haklarının korunmasını amaçlayan bir hukuk disiplinidir. Mevzuat hükümlerine ve içtihatlara dayalı olarak şekillenen bu alanda, miras planlamasının dikkatli yapılması, uyuşmazlıkların önlenmesi açısından büyük önem arz eder.